Kasım 10, 2011

yazar kafa

Yolumu bulabilmek icin doke saca kaciyorum. Kiriklardan sana geri donebilir miyim dersin? Tum kiskancliklarimi yanimda goturuyorum. Onlara bir gun ihtiyacim olacak. Bilincli tuketiciler islerini bilirler. "Benden baskasina dokunmussun"lar bileklerimde. Bombalarin arasindan geciyorum. Kulagimda patlama sesleri. Herkesin bildiklerini yuzume gozume bulastiriyorum. Temizleyemiyorum aklimin mintikasini. Etrafimda yalanlar, yalancilar. Hani bir sanatci olsam, "Altin Tabanca" odulu verilse bana; bambambambam. Ya da ucsam. Ucabilsem Eiffel'den atlayip intihar ederdim. Aynalarin gostermeyi unuttugu bi halim vardi, yere cakilinca o da kalmayacak, kesin.
 
Askin en sirret halindeyim su an. Elimi nereye koyacagimi bilmezken sakaklarima seni dayadim. Hayir cildirmadim. Sadece aklini cikarip aklima saplama istegi bendeki. 
Ergendim ben, ya da sen ermislere benziyordun, bense sıkısıp kalmistim cocuklugumla kadinligim arasinda bir yere. Oyle derin bir his ki bu cigerlerim parcalaniyor, rahmimi bir cocuk tekmeliyor, analigim can cekisiyor, kadinligim beni terk ediyor. Kendimi sana saklayacakken sozde, hangi parcami nereye koydugumu bile unutuyorum gidisinle. Kendimden kopan parcaya "hoscakal" derken, beynimin klavyesi kiriliyor, kelimeler kiyafetsiz kaliyor, sairler bilegime dolaniyor, siirlere tapiyorum ben, kendimi sadece onlarla anlatabiliyorum: "Sana gitme demiyorum, ama gitme!"
 
Tanrim konusmaliyiz!
 
21 yasim gozlerimden bosaniyor su an. Durmayin devrilin cumleler! Uzerime dusun ulasabilirseniz; zira hic olmadigim kadar dipteyim bugun. Ugradigim hayal kirikligi karsisinda alci gorevi goremeyecek hicbir sey. Aklimda ise gereksiz satirlar:"Aslında hep farkındaydım senin için bir havaalanı olduğumun. İstediğin saatte siktirip gider, istediğin gece/özellikle ben uykudayken/ağzına sıçmak için uykularımın/ inerdin bana sertçe, frensiz, ışıksız, ve gürültülü! Bir merdiven akardı, akardı tüm basamakları ergenliğimin giderken sen... Çoğunluk ağlardım! Dişlerim ağarırdı inan. Bir köpek havlardı, bir kedi miyavlar, bir keçi geviş getirirdi. Tüm şehir siktir olup giderdiniz, tüm binalar, tüm sokak lambaları ve şiirler..."

YOKSUN



Istanbulumsun sen benim.
Cok az biliyorum Istanbul'u, ama seviyorum.
Cok.
Senin gibi.
Hatta Istanbul ayni sen.
Cok hareketli, sapkin gorunuyor.
Ama sessiz, kendi halinde.

Sevgilim derim bazen, bazen Istanbulum derim sana.

Istanbulum sen de sessizsin, Istanbul gibi.
Bazen diyorum "Burda olsa da gecenin bi yarisi evime gelse
Basina gelen sacma sapan bir seyi anlatsa heyecanla."

Istanbul kadar guclu gorunenler vardir hayatta,
Bir birey olacak kadar guclu hissederler kendilerini.
Bir de guclulugu yarim kalmakta bulanlar.

Ben birinci turdenim, sen ikinci.
Aslinda hangisine baksan iyi gibi duruyor.
Iste bu.
Neresinden anlamlandirmaya calissan dunyanin farki var arada aslinda.

Kucuk yanlis anlasilmalarin umutsuzluga yol acmasi bundan iste.

Birini cok seversen "her" seyi yapmis olmasindan dolayi huzursuzluk duyarsin.
"Her"i de "Hep"i de "Hic"i de sen olmak istersin.

Onu bunu birak da, Istanbul'da olsak ya yine,
Beraber.
Ya da su zaman cok cabuk gecse.